Genel seçim öncesi Güneydoğu’nun en çok tartıştığı meselelerin başında çözüm süreci var. Süreçteki soru işaretlerinden biri de, köy korucularının ne olacağı.
Batman, korucuların en yoğun olduğu iller arasında. Merkeze yaklaşık 60 kilometre mesafedeki Sason ilçesinde yaklaşık 1200 kadrolu, 400 kadar da gönüllü korucu var.
Korucularla görüşmek için, anca dolunca kalkan o dolmuşlardan birine bindim.
Görkemli Mereto dağının karlı tepesinin bizi yalnız bırakmadığı, tertemiz havanın, çilek kokularının içimize işlediği ve Sason çayının huzur veren güzelliğinin eşlik ettiği bir yolun sonunda Sason merkeze varabildik.
Kendimizi küçücük hissettiren dağların arasından da Sason’un Boğazkapı ve Ergünü köylerine gittik.
Kim bilir neler yaşandı o dağlarda? O çayda akan sadece tatlı su muydu acaba?
Konuştuklarımın çoğu 90’lı yılların başından bu yana silahlı. Genellikle de geçim sıkıntısından koruculuğa başvurduklarını söylüyorlar.
1991’den bu yana eşiyle beraber silahıyla dağı bekleyen Ferzande Bilmez, ‘kan davası’ nedeniyle 11 yıl cezaevinde yatmış.
O yıllar boyunca dini okumalar yapmış ve hapisten çıkınca imam olmak için başvurmuş.
Fakat sicilinden dolayı “Senin eline imamlık değil, silah veririz” denilince kadrolu korucu olmuş. Eşi Aynur Bilmez de korucu.
Çözüm sürecine ‘destekleri tam’ fakat silah bırakması gerekenin önce kim olduğu konusunda tartışmaların sonu yok.
Mesele sandık olunca da, kimse rengini açıktan belli etmiyor. Ama HPD ile AKP arası bir tereddüt yaşandığı anlaşılıyor.
Aslında HDP eğilimi yeni değil, köyde konuştuklarım zamanında korucular arasında HADEP’e de oy çıktığını söylüyor.
Yıllarca AKP’ye oy veren Ferzande’nin şimdi tereddüt etmesinin sebebi “AKP’nin genel af çıkarmaması.”
1992’den bu yana koruculuk yapan Memduh Baydok ise “çözüm sürecini, barışı getirdiği için oyunu Erdoğan’dan yana”, yani AKP’den yana kullanacak.
Mesut Bulut 15 yıldır gönüllü koruculuk yapıyor. “Kadrom yok, kadro istiyoruz” diyor.
“Kadro mu? Barış süreci diyorsunuz, barış olsun diyorsunuz bir de korucu olarak kadro mu istiyorsunuz? Çelişkili değil mi?”
“Hayır” diyor, “Bu kadar insanı başı boş bırakmaya hakkı yok devletin, maaş bağlaması lazım, sigorta yok, maaş yok.”
“Madem bunca zaman para almadınız, 15 yıldır neden devam ettiniz gönüllü koruculuğa?”
“Yahu bize ha bugün ha yarın bağlayacağız dediler, bekledik…”
İçişleri Bakanlığı’nın ‘Kamu Düzeni ve Güvenliği’ bölümünden uzmanlar, koruculuğun ıslahı için bölgede görüşmeler yürütüyor bir yandan.
Korucular barış durumunda devletin başka bir kurumunda yeniden görevlendirilmek istiyor.
’13 yaşındaki çocuğa karşı elim nasıl silaha gitsin?’
Ergünü köyündeki bir kahvede kimileri 84’ten, 95’ten bu yana dağları bekleyen korucularla konuşuyoruz, fakat fotoğraflarının çekilmesini istemiyorlar.
Ramazan Andıç 20 yıldır korucu. Silahı ona da babasından geçmiş. O da silahını oğluna mı teslim edecek diye sorduğumda “Allah nasip etmesin” diyor.
Korucularla ufak tabureler üstünde konuşurken, arkada sert sert okey oynayan biri kızıyor, bağırıyor bize: “Siz niye bizimle konuşuyorsunuz, gidin dağın diğer tarafıyla konuşun. Kendimizi korumayacak mıyız?”
Ağabey, ‘dağın diğer tarafı’nın silah bırakmasını istiyor önce.
“13 yaşındaki çocukların eline silah verip 60 yaşında benim gibi insanların karşısına çıkarıyorlar. Elim gitmiyor ki silaha onlara karşı. Nasıl gitsin?” diyor.
Sasonlu köy korucuları 1997’den beri bölgenin sakin olduğunu söylüyor.
Dönüş yolunda yine Mereto Dağı’nın karlı tepesi, Sason çayının çağıl çağıl sesi, çilek kokuları, gün sonu meltemi var yollarda…
O dağlara daha dikkatli bakıyorum dönüşte… Yanımdaki arkadaşım gösteriyor bu sefer. Varla yok arası bir korucu, elinde silahı… Bir daha bakıyorum, küçücük kalmış dağda dolmuşa bakıyor. Varla yok arası…