Domuz gribi influenza A (H1N1) özellikle hamileler, 2 yaşından küçük çocuklar ile 65 yaşından büyükler, kronik akciğer ve obezite hastaları gibi risk grubunda bulunan kişilerde daha ağır seyredip ölüme yol açabiliyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda; ülkemizde kaybedilen hasta sayısının 2009 yılındaki salgında 627 olduğu belirtildi. Bu rakama göre; ülkemizde salgın nedeniyle kaybedilen hasta sayısı oranı Avrupa ortalamasının üzerinde yer alıyor. Aslında basit ama etkili yöntemlerle ölüme yol açabilecek kadar ağır seyreden domuz gribinden büyük oranda korunmak mümkün olabiliyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Sezen Özkök, domuz gribinden korunmanın 8 etkili korunma yöntemini anlattı.
SOLUNUM YOLU VE ELLER ARACILIĞIYLA BULAŞIYOR
Uzm. Dr. Sezen Özkök domuz gribinin öksürme ile hapşırma sırasında ortama yayılan ve virüs içeren damlacıklarla bulaştığına dikkat çekerek şu bilgileri verdi: “Bu damlacıklar doğrudan solunum yoluyla veya ortamdaki eşyalardan eller aracılığıyla bulaşıyor. Kişi bu hastalık belirtilerinin başlangıcından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcı oluyor.”
BELİRTİLERİ MEVSİMSEL GRİP BELİRTİLERİYLE AYNI
Domuz gribi hastalığının belirtileri mevsimsel grip belirtilerinden farklı olmuyor. Domuz gribinden şüphelenmeyi gerektiren belirtiler şöyle: “38 dereceyi geçen yüksek ateşle birlikte yaygın vücut ağrısı, boğaz ağrısı, baş ağrısı, burun akıntısı, öksürük ile solunum güçlüğü. Bu belirtiler mevsimsel grip ile aynı belirtiler olduğu için ayırıcı tanı amacıyla laboratuvar tetkiklerine başvuruluyor ve zaman kaybedilmeden tedaviye başlanıyor.
BU ŞİKAYETLERDE ACİL MÜDAHALE ŞART!
Solunum güçlüğü, yan ağrısı, bilinç bulanıklığı, kusma, genel durumunda kötüleşme ile 3 günden fazla süren ateş, ciddi durumun habercisi oluyor. Özellikle solunum güçlüğü, kusma ve bilinç bulanıklığı olan hastalar acil olarak tedavi gerektiriyor.
DOMUZ GRİBİNDEN KORUNMANIN 8 YOLU
Dr. Sezen Özkök domuz gribinden korunmak için almanız gereken önlemleri şöyle sıralıyor:
1. Tokalaşmaktan, öpüşmekten ve sarılmaktan kaçının.
2. Ellerinizi sık sık sabunlu suyla yıkayın. Sabuna ya da suya erişemediğiniz durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanın.
3. Ellerle temas edilen kapı kolu, bilgisayar mausları, ortak kullanılan telefonlar ve musluk gibi yüzeyleri sık sık genel deterjanlarla silin.
4. Bulaşma ihtimalinin arttığı kapalı alanlardan, toplu ulaşım araçlarından ve hasta kişilerin olduğu ortamlardan uzak durmaya özen gösterin.
5. Zorunlu haller dışında hastalığın görüldüğü bölgelere gitmeyin.
6. Hasta kişilerle 2 metreden daha yakın temasta bulunmayın.
7. Evde bu hastalığa yakalanmış bir yakınınız varsa ayrı bir odada kalın. Kapınızı kapalı tutun. Eğer bu mümkün değilse tıbbi maske kullanın ve odanızı sık sık havalandırın.
8. Havlu, çatal, kaşık, bardak, telefon, kalem ve bilgisayar mausları gibi malzemeleri ortaklaşa kullanmayın.
“Domuz gribi artık mevsimsel”
Domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsünün mevsimsel grip haline geldiğini belirten Klinik Mikrobiyolog Prof. Çağrı Büke, vakaların % 60-70’inin bu nedenle yaşandığını söyledi.
Ege Üniversitesinden yapılan açıklamada, Prof. Dr. Çağrı Büke’nin görüşlerine yer verildi. Grip vakalarının her sene sonbahar ve kış aylarında görülen mevsimsel gripten kaynaklandığına değinen Büke, 2009 yılında ilk kez ortaya çıkan H1N1 virüsünün de mevsimsel grip nedenleri arasında yer aldığını söyledi.
Her yıl ekim ve mart ayları arasındaki sürenin grip dönemi olduğuna dikkati çeken Prof.Dr. Büke, şunları ifade etti: “Toplumun yaklaşık yüzde 10-15’i bu aralıkta gribe yakalanabilir. Şu an grip vakalarının yaklaşık yüzde 60-70’i domuz gribi virüsü nedeniyle hastalanmaktadır. 2009’dan bu yana grip aşısı yaptırmamış ya da 2009’dan sonra influenza A (H1N1) ile gribe yakalanmamış kişiler bu gribin etkilerine açıktır. Grip aşısını da risk gruplarına öneriyoruz. Risk faktörlerini taşımayan kişiler için hastalık, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar ve bir hafta içinde sona erer. Adana ve Niğde’deki vakalara bakılacak olunduğunda bunların bazılarında risk faktörü taşıyan kişiler olduğu bildirilmiştir. 2009’da H1N1 yepyeni bir virüstü, o tarihten bu yana influenza A (H3N2) ve influenza B ile birlikte mevsimsel grip etkeni olarak yer almaya başladı. Dolayısıyla bu yeni bir durum değil.”
Büke, hamileler, yaşlılar, hangi yaştan olursa olsun kronik kalp, akciğer, böbrek rahatsızlıkları ve şeker hastalığı olanlar, aşırı kilolular, nörolojik hastalıkları bulunanlar ve kanser hastalarının risk grubunda yer aldığını aktardı.
TEK ETKEN DOMUZ DEĞİL
H1N1’in domuz, insan ve yaban ördeklerinden alınan karma bir virüs olduğu bilgisini veren Büke, hastalıktan korunmak için grip hastalarından uzak durmak, ellerini sık sık yıkamak ve hijyen kurallarına dikkat etmek gerektiğine işaret etti.
Büke, H1N1’de diğer mevsimsel grip virüslerinden farklı olarak ishal ve karın ağrısının daha sık görüldüğüne dikkati çekerek, “Bu gribe yakalanan her 4 kişiden 1’inde bu yakınmalar görünüyor. Ateş, kas-eklem ağrısı gibi mevsimsel grip belirtileriyle beraber ishal, karın ağrısı gibi belirtiler seyrederse domuz gribi şüphesiyle bir hekime danışmakta fayda var” değerlendirmesinde bulundu.
“H1N1’den 8 kişi hayatını kaybetti”
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, TBMM Genel Kurulunda, milletvekillerinin yazılı soru önergelerini yanıtlarken, H1N1 teşhisiyle kaybedilen hasta sayısının 8 olduğunu belirtti.
Niğde’de domuz gribi şüphesi ile ilgili soruya karşılık Müezzinoğlu, “Bugün itibarıyla H1N1 teşhisiyle kaybettiğimiz vaka sayısı 8. Bunların 6’sı kronik hastalığı olan veya 65 yaş üzeri hastalarımız. Biri hamile anne, birinin ise sağlık sorunu yok. Son 10 gündür viral enfeksiyonda artış var. Kamuoyunun en çok duyarlı olması gereken hijyen, sağlıklı beslenme, istirahat, sulu gıdalar alınması, hastalık riski olan, kronik hastalar ve 65 yaşın üzerindekilerin aşılanması. Aşıları da ücretsiz temin ediyoruz” dedi.
YAŞAM SÜRESİ YÜKSELDİ
2002-2014 yılları arasında doğumda beklenen yaşam süresinin ortalama 4,5 yıl arttığını ifade eden Müezzinoğlu, “Bizim gibi yüksek artış sağlayan dünyada sadece 4 ülke vardır; Güney Kore, Estonya, Maldivler ve Lübnan. Erkeklerde 2002 yılında 70,5 yaş dilimi 74,8’e, kadınlarda 74,7 olan oran 79,3’e çıkmıştır. Ortalamada ise 2002’de 72,5 olan ortalama süre, 77’ye yükselmiştir” dedi. Müezzinoğlu, bu dönem aralığında bebek ölüm hızının binde 31,5’ten 10,3’e, 28 hafta üzeri bebekler için 7,6’ya, anne ölüm oranı ise yüz binde 45’ten 15,2’ye düştüğünü ifade etti.
“VATANDAŞLARIMIZIN İÇİ RAHAT OLABİLİR”
Türkiye’de ambalajlı sular ve içme sularına ilişkin mevzuatın AB ile uyumlaştırıldığına dikkati çeken Müezzinoğlu, şöyle konuştu:
“AB’deki uygulamalar bizde de aynen uygulanmaktadır. Ambalajlı sular ve içme sularında kaynağın kullanımına izin vermeden önce radyoaktivite parametreleri de dahil olmak üzere 56 parametre yönünden analizleri yapılıyor, uygun olması halinde üretim ve tüketimine izin veriyoruz. Yılda en az bir kez kimyasal, fiziksel, mikrobiyolojik ve radyoaktivite parametrelerini denetliyoruz. Bunun dışında da yılda en az 2 kez de kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik olmak üzere 14 parametrenin yer aldığı kontrol izlenmesini gerçekleştiriyoruz. Vatandaşlarımızın içi rahat olabilir.”
[divider]
Facebook /Akademiportal.Eurepo Twitter /akademiportal