Kuveyt’e yaptığı resmi ziyareti tamamlayarak yurda dönen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak “TUR”da gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Erdoğan, Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin en üst düzeyde devam ettiğini belirterek, “Yani Körfez ülkeleri arasında sağlıklı ilişkilerimizin devam ettiği ülkelerden bir tanesi. Siyasi ilişkiler çok iyi, askeri ilişkilerde özellikle savunma sanayine yönelik bir çok atılabilecek adımlar var, ekonomik ilişkilerde şu anda aramızda ticaret hacmi 569 milyon dolar, hedef önümüzdeki yıl bunu 1 milyar dolara çıkarabilmek. Bu konuda çalışmalar devam ediyor” dedi.
Yatırım hacmi noktasında Kuveyt’in Türkiye’deki yatırımlarının 2 milyar dolara yakın olduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti:
“Ama kapasitesine bakıldığında Kuveyt bu rakamın çok daha üzerine çıkabilir. Turizme geldiğimiz zaman, çok ciddi gayrimenkul alımları Türkiye’de yapıyorlar. Geçen yıl itibarıyla 133 bin turist Kuveyt’ten Türkiye’ye geldi. 4 milyon gibi nüfusu var. Şu anda ilişkilerimiz iyi gidiyor ve ayın 5’inde Körfez Konseyi olarak Suudi Arabistan’da toplanacaklar. Özellikle Yemen konusu ağırlıklı gündemleri olacak. Türkiye olarak bizim Yemen konusunda takındığımız tavrı takdir ediyorlar ve benimsiyorlar. Kendileriyle özellikle bölgede Irak, Suriye, Libya, Yemen, Mısır… bunların hepsini değerlendirme fırsatımız oldu. Görüşmelerimiz verimli geçti. Bazı firmalarımızın oradaki yatırımları noktasında emirden o yatırımları hatırlatarak desteklerini istedik. Onlardan olumlu bir yaklaşım olursa bizim birçok firmalarımız Kuveyt’te yeni yatırımlarla bir sıçrama sürecini de ayrıca başlatırlar. Finans sektöründe zaten gerek Kuveyt Türk Bugen Bank var. Bir banka daha almışlar 13 şubesi olan.”
“DİKLEŞMEDİK AMA DİK DURDUK”
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Erdoğan, 27 Nisan Bildirisinin üzerinden 8 yıl geçtiği hatırlatılarak, “Aradan geçen süreçte, asker-siyaset ilişkileri bakımından bir değerlendirme yaparsınız?” sorusuna, “Şunu huzur içinde söyleyebilirim, 27 Nisan süreci aslında Türkiye’deki bir vesayet rejiminin son bulmasıdır diyebilirim ve bununla birlikte bir adım atıldı. Bunun tefarruatı, detayları bunlar biraz zaman geçtikten sonra ileride kaleme alınacaktır. Çünkü bizim son 24 saatte şahsımın yaşadıklarını ve buna muttali olan arkadaşlarımın benimle beraber yaşadıklarını kaleme alacaklardır. Dolayısıyla aykırı şey olmadıktan sonra ‘biz de böyle olmuştur’ diye bunu adeta tasdik etmiş olacağız. Burada yaşanan süreç, o akşam arkadaşlarla tüm hazırlıkların, o metnin gözden geçirilmesi… Mesela benim açıklamalarım var, medya sürekli olarak e-muhtıra derken ben, ‘hayır’ diyordum. Medya aslında orada bizi bir tuzağın içine düşürmek istiyordu. Yani bunu bir hükümetin muhtıra olarak algılanması demek o işi adeta bırak git anlamına gelir. Biz onu o şekilde algılamadığımız gibi hemen çalışmaları bitirip ertesi gün hükümet sözcüsü Cemil Bey’e açıklamayı yaptırdık ve açıklama ertesi gün yapıldı. O açıklamanın içeriği zaten tüm incelikleri düşünülmüş bir cevaptı. Milli irade ve bunun üzerinde başka bir irade yoktur. Bunlar zaten o metnin içerisinde yer aldı. Dolayısıyla bu süreç o bakımdan çok çok önemli. Bu açıklamanın karşısında hükümet ne yapıyor, sessiz mi kalacak, böyle bir şey olmadı. Orada dikleşmedik ama dik durduk ve hükümet olarak da yani 10 yılların özlemi diyebileceğim bir adım atılmış oldu. Çünkü bu ülkenin özellikle birliğe, beraberliği ihtiyacı olduğu bir dönemde kalkıp geçmişteki durumlarla karşılaşması ülkemize çok ciddi kayıplar getirirdi. Biz hamdolsun bu kayıplara uğramadan o gün, bugün yolumuza devam ediyoruz, güç kazanarak yolumuza devam ediyoruz. Bu tür şeyleri bundan sonra gelen sağ olsun bu noktada askeri erkan onlar da bu tür durumlara düşmedik ve hükümetle gayet olumlu bir şekilde diyalog içinde bu süreç çalışıldı. Yani bir hukuk devleti anlayışı içerisinde bu süreç işletildi. Hele hele son 4 sene çok daha hassas oldu. Türkiye bir hukuk devleti, burada demokrasi var. TSK’nın konumu yeri her şeyi bellidir ve TSK’nın da konumunu korumak suretiyle yoluna devam ediyor. Devletin bir kurumudur ama bu kuruma sahip çıkacağımız gibi bu kurumu da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı yapılacak yanlış hükümetin vereceği istikamette belirlemelidir” karşılığını verdi.
“ÇÖZÜM SÜRECİNE SADECE ÇÖZÜM SÜRECİ OLARAK BAŞLAMADIK”
Bir gazetecinin “Çözüm süreci konusunda ‘Kürt meselesi yoktur’ dediniz. Bu konuda bundan sonraki duruşunuz nedir?” sorusuna Erdoğan, “Aynı şeyi düşünüyorum. Türkiye’de çözüm süreci derken biz çözüm sürecini sadece ülkemizdeki Kürt vatandaşlarımıza yönelik ele alırsak çok ciddi bir yanlışın içine düşeriz. Türkiye’de bir sorunlar demeti vardır. Bu sorunlar demetinin tümü üzerinde bir çözüm sürecinden bahsediyoruz. Tüm etnik unsurların sorunları vardır benim ülkemde. Adı üzerinde bunları çözmemiz lazım. Ülkemde sadece Kürt değil Türk vatandaşlarımızın da sorunu var. Romen, Laz. Onların da sorunları var. Bütün bu sorunlara yönelik ortaya çözümler koymamız lazım. Aynı şekilde Alevi vatandaşlar diyor ki söyle böyle. Peki nedir sizin çözüm isteyen sorunlarınız diye bize gelin dediğiniz zaman şu ana kadar bütünleşmiş adeta bir sorun olarak bizim karşımıza gelen bir şey yok. Toplantılar yapıyoruz kendileriyle. Diyelim 10 ayrı derneğin temsilcisini getirin, 10 ayrı sorunla karşınıza geliyorlar. Bütün bunları masaya yatırıp çözümünü üretmek. Biz çözüm sürecine sadece çözüm süreci olarak başlamadık, demokratik açılım olarak başladık, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak devam ettik, son olarak da çözüm süreci olarak bunu taçlandıralım dedik. Ne zamana kadar devam eder hala ille de Kürt sorunu diye bu işte direnenler inanın kendilerine gündemde tutmak veya kendileri için oy potansiyelini sağlayabilmek için bu adımı atıyorlar. Benim ülkemde Kürt sorununu ifade etmek ayrımcılıktır ve ülkemizi bölmeye yönelik bir adımdır” karşılığını verdi.
“BU ÜLKEDE ÇİNLİLERİ KAÇIRDILAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ben hala televizyonlarda çözüm süreci aşağı, çözüm süreci yukarı bunları kullanmanın hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını düşünüyorum, o iş bitmiştir, 2005, 2007’lerde kalmıştır. Açık net söylüyorum cumhurbaşkanı olarak söylüyorum Kürt sorunu dediğiniz zaman bu ülkede ne var, ne var bunu bilelim. Bu ülkede devlette görev mi alamıyorlar, siyaset mi yapamıyorlar önce bağımsız olarak başladılar bakın şimdi parti olarak ama onlar baraj olayını gerekçe göstererek parti olarak değil bağımsız olarak girmeyi tercih ettiler. Şimdi bunların ötesinde Kürt vatandaşlarımızın ağırlıklı olarak yaşadığını bölgeleri söylüyorum. Türkiye olarak 12 sene içinde acaba bizim getirmediğimiz bir hizmet var mı? Çok açık, net söylüyorum, eğitim, adalet, emniyet, tarım, sağlık acaba hangi hizmeti götürmedik, enerji hangi hizmeti götürmedik. Onlar bu hizmetleri maalesef tehditle önünü kesmek için illegal yollarla işimizi sıkıntıya soktular. Bakın Hakkari Havalimanı açılacaktı ve neredeyse 2.5, 3 sene sarktı. Şimdi önümüzdeki Mayıs ayı içerisinde açılacak. Müteahhit firmalar devamlı tehdit edildi, iş makinaları yakıldı. Bütün bunlar sebebiyle bu iş bu kadar sarktı. Yani yollar yapıyorsun aynı şey, barajlar, termik santraller aynı şey. Termik santrallerde kim çalışıyor, o bölgedeki Kürt vatandaşım çalışıyor. Şimdi sen oradaki Kürt vatandaşı kendin kaçırıyorsun. Patron kadrosundan mühendisleri hatta bunlar ya Çinlileri kaçırdılar bunlar ya. Adam gelmiş burada dünyanın yatırımını yapıyor, onların buradaki mühendislerini kaçırma yoluna gidiyorlar, ondan sonra haraç istiyorlar. Bunlar yapıldı. O zaman soruyorum Kürt sorunu nereden kaynaklanıyor. Bizzat Kürt sorunu vardır vardır diyenlerden kaynaklanıyor. Bunu başka yerde aramaya gerek yok, çünkü onların bu ülke vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek diye bir dertleri yok. Kazandıkları belediyelere bakın. Siz A’dan Z’ye bir belediyenin yapması gerekenleri acaba bunları yapıyorlar mı yapmıyorlar mı, Yapmıyorlar. Belediye deyince akla su gelir, akla hizmet gelir. Bunları burada göremezsiniz. Şu anda benim başbakan olduğum dönemde de kentsel dönüşüm hep aynı sıkıntıları yapmışlardır. Van deprem geçirdi. Deprem bölgesinde bile su konusunda en sonunda biz mecburen DSİ’yi devreye soktuk ve vatandaşın su sorunu çözdük. Yani bu derecede olaylara farklı bakarlar, onun için ben yine kanaatimi söylüyorum ülkemizde artık Kürt sorunu diye bir şey yoktur, bu bölmeye yönelik bir başlık.”
“SİZ KALKIP DEVLETE SİLAHI BIRAKIN DERSENİZ DEVLET SİLAH BIRAKMAZ”
PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Bunlar daha önce ne dediler silah bırakıyoruz dediler silahı bıraktılar mı? Bırakıp çıkacağız dediler ve zaman zaman taraflar diye ifade kullanıyorlar. Kim taraf oluyor. Devlet tek başına vardır. Siz bu ülkenin vatandaşı olarak haklarınız vardır. Kalkıp taraf olarak filan bir bölücü terör örgütü olarak kendilerini görenler masaya oturamaz. Böyle bir masa olamaz. Böyle bir masa olduğu anda TC çökmüştür. İzleme komitesi ne izleme komitesi devlet zaten her şeyi A’dan Z’ye izliyor. Siz kalkıp devlete silahı bırakın derseniz devlet silah bırakmaz. Mal ve can güvenliğimizi kim sağlayacak devlet sağlayacak. Burada kalkıp da bir terörist olarak sen kalkıp silahı taşırsan devlet kurumlarıyla bulduğu yerde gereğini yapacaktır. Son iç güvenlik yasasının bu kadar detay, hassas olarak çıkarılmasının altında yatan da budur. Devlet, güvenliği sağlama noktasında gücünü çok daha farklı şekilde hissettirmeli.”
“BU YAPININ ADAMI OLDUĞU TESPİT EDİLENLER…”
Paralel yapıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, “Bu yapının adamı olduğu tespit edilenler, kimisi açığa alınacaktır kimisi meslekten men edilecektir. Bu ülkede bunlar ya bu devletin varlığını kabul edecekler ya da kendileri yok olacaklar. Bu kararlı bir şekilde de sürecektir. Biz MGK olarak hükümete gönderdik. Hükümette adımlarını attı. Çalışmasını yaptı. Yarın ki MGK yine gündemimizde yerini alacak. Bunlarla ilgili kararlığımız çok daha farklı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Çalıntı sorularla girişlere yönelik bunların hepsi şuan takiptedir, izlemededir. Bu konudaki hassasiyetlerini korumaktadırlar. Şu anda bu yapı muhalefetteki tüm partilerin hepsiyle de ilişki içinde. Meslektaşlarınızdan birisi Diyarbakır Belediyesine arka kapıdan gidiyor. Niye arka kapıdan giriyorsun? Meşru bir iş yapan ön kapıdan girer. Rahat rahat gidersin görüşmeni yaparsın ama sen gazetecisin arka kapıdan girdiği zaman demek ki bu işin arkasında bir şeyler var. Hayatta gelmelerini biraya gelmeleri mümkün olmayan tiplerin bu süreçte nasıl bir araya geliyorlar” şeklinde konuştu.
“HSYK KENDİNE GÖRE PLANLAR YAPMIŞ OLABİLİR”
“HSYK geç kaldı mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “HSYK kendine göre planlar yapmış olabilir. Suç tam ortaya çıksın diye bu süreci takip edebilir. Ama neticede verdiği karar ortadadır. Gerek ikinci daire ve üçüncü dairesinin verdiği ortadadır. Bu kararı alanlar tabi ki bunun bedelini ödeyeceklerdir” diye konuştu
“PARLAMENTOYA GİRMEK VEYA GİRMEMEK BİRBİRİNE EŞİTTİR”
“HDP’nin parlamentoya girmesi önemli mi? HDP’nin barajı geçmesi durumunda Meclis’te sandalye dağılımında ciddi sorunlar yaşanır mı?” sorusuna Erdoğan, “Ben şu anda bir siyasi parti genel başkanı değilim, bir cumhurbaşkanıyım dolayısıyla parlamentoya girmesi, girmemesi bunun değerlendirmesini yapmam kesinlikle doğru olmaz. Ama şunu bilmemiz gerekir ki parlamentoya girmek veya girmemek birbirine eşittir. Girersin de girmezsin de böyledir yani” karşılığını verdi.
“HAKETMEDİĞİNİZ YERE GİRİP BİRİLERİNİN HAKKINI YİYEREK MEMURİYETE BAŞLIYORSUNUZ”
“KPSS’de sınav sorularını çalanlar tasfiye olabilir mi?” sorusuna ise Erdoğan, “Bu konuyla ilgili olarak yasal olarak da yargı noktasında da bunların görevden alınmalarına yönelik hatta kendilerine yapılan ödemelere varıncaya kadar, bu ödemelerin alınması, tahsili bütün bunlara varıncaya kadar hatta faizlerine varıncaya kadar hepsi üzerinde konuşulması, düşünülmesi gereken konulardır. Çünkü siz haketmediğiniz yere girip birilerinin hakkını yiyerek memuriyete başlıyorsunuz ve orada maaşınızdan, şu, bu vesaire orada bulunuyorsunuz. Yargının vereceği kararın gerekçesi ve şekli çok önemli. Belki mali yükümlülükler getirecektir, bunun dışında cezai noktada düşünüyorum yani sadece mali olmaz adli de söylüyorum bütün bunları yargının kararından sonra göreceğiz” diye konuştu.